Bugün işten dönünce, yarın yeniden işe gelmek için uyuyacağım. Uyku saatlerim dışında kalan hayatımı iş üzerine kuruyorum. Buna karşın elime geçen şeyle kira ödeyebiliyor ve köyden gelen erzaklarla karnımı doyuruyorum. Artık köy kalmadığı için pek yakında karnımı da doyuramayacak ve makinenin dişleri arasında sıkışıp kalacağım. Bize yediğimiz yemeği de ödemeliler, bize uyuduğumuz uykuyu da. Zira onlar için besleniyor, onlar için uyuyor ve onlar için yaşamımızı ipotek altına alıyoruz. Üç yüz altmış beş gün, tatilsiz, sorgusuz, ses yükseltmenin yasak olduğu bu düzende. Hayır, Dario Fo okuyup gelmedim buraya. O ‘’Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’’ demişti. Bizim payımıza ise ‘’Ödenmemesi gerekiyor! Ama bize ödetiyorlar!’’ repliği düştü.
Ne için o zaman, ne için yaşıyoruz? Bunca kahır niye? Emeğin kutsallığına karşın emeğin hiçliği niye? Günlük stresimizi dahi sağaltacak arenalar bulamıyor, çantalarımızın gizli gözlerinde antidepresanlarla, antipsikotiklerle ve somurtan yüzlerle sokağa çıkıyoruz. Erişilebilir seans ücretleri vergi dairesine takılmış durumda. Kirvem, inan bencil değilim; ama yarınım için, yarınını düşünmek zorundayım. Şüphesiz ki çok şükür, şükran duygusu iyileştiricidir vesaire. İyileşmek durumunda olmam problem değil mi? Mesleğim gereği senin geleceğinle de ilgileniyorken sen ısrarla bugün yiyebildiğin kuru ekmeğin nutkundasın. Bu yazıyı; işsizliğin en yoğun olduğu bölgeden, çocuk işçiliğin en yüksek olduğu bölgeden, kahvede en çok okey taşı dizilen bölgeden, cebinde çay parası olmadığı halde babadan arabayı çalıp konvoya katılan bölgeden yazıyorum. Viranelik, depresyon yaratır. Metruk yapılar insanı düşündürür.
Günümün yarısında çalıştığımla kalan yarısında yaşayamıyorum. Meslekler önemsiz. Hepimiz aynı cehennemin dibindeyiz artık. Ev lüks, araba lüks, yemek lüks, kahve lüks, nefes almanın lüks olması an meselesi. Hal böyleyken, eve dolmamış poşetler ile gelirken, çocuğumun gözü marketin renkli raflarında kalmışken neleri tahayyül edebilirim? Merhaba ‘’hayalini yorganına göre uzatanların’’ ülkesi! Merhaba ‘’ben beni kurtarayım da sıra başkasında ne de olsa’’ diyen kör bilinçler ülkesi! Merhaba ‘’iş performansı’’ üzerine dünyalar anlatan ancak ‘’iş depresyonu’’ hakkında gıkı çıkmayan öncülerin ülkesi! Merhabalar ülkenin ismi ile ilgili kararsız kalan herkese ‘’Tükenmişlik Cumhuriyeti’’ önerilerinin yasak olduğu gün!
Güneş doğmadan işe gittiğim, güneş batmadan da oradan çıkamadığım için bazı belirtiler yaşıyorum. Sadece bu bile bireysel psikolojik sağlığımı olumsuz etkiliyorken bir de yapılanın karşılık almaması, güdüleyici etkenlerin olmaması, ben otobüs kartımı okuttuğum sırada ‘’yetersiz bakiye’’ sesinin beynimde çınlamasına karşın patronumun günden güne model değiştirmesi, stres ve mobbing birleşiyor. Neticede işinden de hayatından da keyif alamayan, anlam bulamayan biri haline geliyorum. Yaşamımın anlamını aylık pilav maaşına, akşam güneşin batışını izlemeyi ise artan krediler için kaldığım fazla mesai ücretine karşın satıyorum. Plazamın duvarları üstüme geliyor. Seanslara baret takıp giriyorum. Yoksa ben işçi değil miyim? Sizlere yalanlar mı söylüyorum?
Galiba sizi de ‘’işçi değilsin’’ diye kandırmışlar. Merhaba beyaz önlük giyen işçi! Merhaba zamana karşın kasını ve beynini satan itibar sahipleri! Artık hepimiz işçiyiz. Bu nedenle haklarımıza ve bayramımıza sahip çıksak iyi ederiz. Üç yüz altmış beş günün birini çalmayı başardık. Bu gidişle yeniden kaptıracağız gibi. Bayram yerine iş hayatının bizden aldıklarını düşüneceğimiz bir gün olsun. İşçinin emekçinin bayramı mı yoksa depresyonunun alnının kırışığına, gözünün ferine vurduğu gün mü? Açın, birkaç yıl önceki fotoğraflarınıza ve yaşadığınız strese bakın. Size bir yaşam vermeyecekler. Siz o yaşamı alacaksınız! Gel gör ki sadece hayatta kalabilmek için yaşananlar oldukça ahlaksız bir halde!
Yine de seni orak ve çekiç fetişizmine saplayanlardan kaç ey Proletarya! İşçiyiz, haklıyız ve muhtemelen yine kaybedeceğiz, bunu bil. Tarih sahnesinde kazandığımız görülmedi, bunu bil. Bu uğurda psikolojik sağlığını yitirme. Hem İhsan Yüce’nin dediği gibi; ‘’hele bir uğraşak, beklim tok ölürüz!’’
Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalacak. Bir de yarınlar için direnenler! Hepimizin 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü kutlu olsun.
Bilinç ve direniş ile!