1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle 23 ilden bir araya gelen 468 sivil toplum, emek ve meslek örgütü, “Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik bir zeminde çözüleceği gerçekliğiyle; çatışmasızlık ortamının sağlanması için tüm aktörleri, toplumsal ve siyasi dinamikleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyoruz” çağrısında bulundu.
1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle, bölgede faaliyet yürüten sivil toplum, emek ve meslek örgütleri, “Barış hemen şimdi” talebiyle Diyarbakır’da açıklama yaptı. Açıklamaya 23 ilden 468 sivil toplum, emek ve meslek örgütü katıldı. Açıklama Kürtçe ve Türkçe okundu. Kürtçe açıklamayı Diyarbakır TMMOB İKK Dönem Eş Sözcüsü Sorgül Aytek Avşar okudu.
Açıklamanın Türkçesini okuyan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, “Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik bir zeminde çözüleceği gerçekliğiyle; çatışmasızlık ortamının sağlanması için tüm aktörleri, toplumsal ve siyasi dinamikleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyoruz” dedi.
468 sivil toplum, emek ve meslek örgütünün imzasını taşıyan ortak açıklamayı okuyan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, şunları söyledi:
“Yaklaşık 23 ilden 468 sivil toplum örgütünün, emek ve meslek örgütünün son 40 yılı ağır kayıplarla geçen Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümüne yönelik ortak deklarasyonunu yani ortak açıklamasını okuyacağız.
Bugün “1 Eylül Dünya Barış Günü” toplumun her kesiminden talep edilen barışı, her şeye rağmen ısrarla konuşmamız gereken gün. Bu sorumlulukla bugün bir aradayız. Barışın önündeki engelleri ve beklentilerimizi yetkililerle ve kamuoyuyla bir kez daha paylaşmak istiyoruz.
Çözüm zemininden uzak ve güvenlikçi bakış açısı devam ediyor
Hepimizin bildiği üzere Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün yarattığı sorun alanları bütün ağırlığı ve can yakıcılığıyla varlığını sürdürmektedir. Ülkenin; hukuk, demokrasi ve insan hakları alanında yaşadığı sorun ve sıkışmışlığının en önemli nedeni Kürt Meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrar olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu ısrar, Türkiye’de temel hak ve özgürlükler konusundaki toplumsal taleplere cevap olmamakta ve demokratik çözüm zemininden uzak güvenlikçi politikalarla bakış anlayışını devam ettirmektedir.
Çözümsüzlük bir çok alanda kayıplara neden oluyor
Çatışma ortamı ile birlikte şiddetin öne çıkması ve beraberinde ayrımcılık ve nefret dilinin yaygınlaşması daha ağır sorunlar yaratmaktadır. Çözümsüzlük politikası, can kayıplarına neden olduğu gibi; ülkenin hukuktan, demokrasiden ve insan haklarından daha fazla uzaklaşmasına, yarattığı ciddi maliyetle ekonomik sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Nitekim Türkiye, Dünyada ülkelerin demokrasi endeksi sıralaması ve coğrafi bölgelere göre kategorize edilen hukukun üstünlüğü endeksi sıralamalarında gerilerde yer almaktadır.
Sorunun çözümü için mevcut anlayışın değişmesi gerekiyor
Kürt meselesi bağlamındaki sorunların çözümünü, salt bireysel hak ve özgürlüklerin tanınması biçiminde yorumlayan; meseleyi, kolektif sosyal ve siyasal haklar içinde tanımlamaktan kaçınan anlayışın değişmesi gerektiği gibi devam eden silahlı çatışma halinin uzun bir sürede nihai olarak sonuca bağlanmadığı ve bu haliyle bağlanamayacağının da anlaşılması gerekmektedir.
Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik bir zeminde çözüleceği gerçekliğiyle; çatışmasızlık ortamının sağlanması için tüm aktörleri, toplumsal ve siyasi dinamikleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyoruz.
Kalıcı barışın sağlanması için tüm aktörlere çağrı
İmzacı sivil toplum, iş ve meslek örgütleri olarak bir kez daha; Barışın Türkiye’nin en önemli ve öncelikli gündemi olması gerektiğini hatırlatıyor, bir an evvel silah ve çatışmaların gölgesinden uzaklaşarak Türkiye’nin ihtiyacı olan ve önceki yıllarda başlatılan süreçlerin toplumda yarattığı karşılığı ve umudu gözlemlemiş olmanın haklılığıyla barışın yeniden konuşulduğu bir sürecin inşa edilmesini, eşit yurttaşlık temelinde evrensel ilkeler ışığında çözümün ve kalıcı bir barışın sağlanması çağrısında bulunuyoruz.”