Naci Görür sözünü sakınmadı! Yöneticiler bildikleri halde gerekeni yapmadılar « Gazete Baskın

22 Kasım 2024 - 01:21

Naci Görür sözünü sakınmadı! Yöneticiler bildikleri halde gerekeni yapmadılar

6 Şubat 2023 depreminin hemen ardından “Bu depremin gelmekte olduğunu söyleye söyleye, yaza yaza dilimizde tüy bitti. Hiç kimse, ‘Ne diyorsunuz?’ diye tepki bile vermedi” sözleriyle hafızılara kazınan Prof. DR. Naci Görür, depremin birinci yıldönümünde yine sözünü esirgemedi. “Bilip gerekeni yapmadılar!” diyen Naci Görür, “Bilim dünyasına kulak verseydik binleri, on binleri kurtarabilirdik” dedi.

Naci Görür sözünü sakınmadı! Yöneticiler bildikleri halde gerekeni yapmadılar
Son Güncelleme :

06 Şubat 2024 - 8:09

77 views

Kanramanmaraş merkezli 11 ilde büyük yıkıma neden olan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki büyük depremin birinci yıldönümünde Türkiye’nin en güvenilir yer bilimcilerinin başında gelen Prof. Dr. Naci Görür’den çarpıcı tespitleri ve uyarılar geldi. “Bizzat o kentleri yöneten insanlar, bilim insanlarının buraya deprem geleceğini senelerce önceden biliyorlardı. Bilip gerekeni demek ki yapmadılar. Onu da verdiğimiz kayıplardan anlıyorum” dedi.

Sözcü Televizyonu’nda İpek Özbey’in sorularını cevaplayan Prof. Dr. Görür’ün açıklamalarından satır başları şöyle:

– Bilimsel açıdan olaylara bakılırsa, bu depremde hepimiz sınıfta kaldık. Hiçbirimiz, üzerimize düşen görevi ve işin gereğini, yapılması gerekeni yapamadık. Üstelik de bu bize sürpriz olmadığı halde yapamadık. Bu depremin geleceği çok daha önceden öngörülebiliyordu. Bu öngörü, bütün yetkili organlara bildirildi.

– Diyelim ki, merkezi hükümeti bir tarafa bırakırsam, onlar da biliyordu ama yerel yönetimlerde olan bizzat o kentleri yöneten insanlar, bilim insanlarının buraya deprem geleceğini senelerce önceden biliyorlardı. Bilip gerekeni demek ki yapmadılar. Onu da verdiğimiz kayıplardan anlıyorum.

– Biz, bilim dünyasının uyarılarını, benim şahsi uyarılarımı, yıllarca uyarılar yaptım orada, ciddiye alsalardı onun gereği olan önlemleri yapmaya başlasalardı, biz bugün belki çok sayıda insanı kurtarmış olacaktık

– Bir kişiyi dahi kurtarmak için bütün özverili davranmayı, bütün gücümüzle çalışmayı gerektirmez mi? Bırakın o zaman bir kişiyi, belki biz bilim dünyasına kulak verseydik binleri, on binleri kurtarabilirdik.

– Ciddiye almıyorlar. Bizim hepimiz sınıfta kaldık dedik ya, insani olarak bütün kederli ailelerin, depremzedelerin acısını paylaşmakla birlikte onlara saygı duymakla birlikte onları da bu sınıfta kalmanın içerisine alıyorum. Çünkü, onlar da bir şey yapmadılar.

– Adıyaman’dan Hatay’a kadar olan o çizgi içerisinde depremin gelmeyeceğini duymayan kimse kalmamıştı. Ancak kendini çok dünyadan tecrit etmiş insanlar belki duymadılar ama biz yıllarca yazdık. Sosyal medyadan duyurduk, tweetler attık.

– Her depremde, 3’lü, 4’lü, 5’li depremde bütün basın bize sorduğu zaman, özellikle 2020’deki Elazığ depreminden sonra da bize ‘Hocam nerede deprem bekliyorsunuz?’ dedikleri zaman parmağının birini yumup Maraş diyorduk, Hatay diyorduk. Oradan benim aldığım tweetlerden biliyorum. Bu depremin geleceği söylenildiği, duyulduğu, edildiği halde hiçbir yetkili bir şey yapmak için kımıldamıyor. Bunun gerekçesi ne olabilir? Demek ki işi ciddiye almıyorlar.

– Bizler hepimiz Müslümanız. Müslüman bir ailede doğduk, Müslüman olarak büyüdük ve ülkemizde Müslümanlığı temsil eden, gereğini yapıyor yapmıyor ama gönlümüzde olan insanlarız. Bizim okuduklarımızdan, duyduklarımızdan, ailemizden aldığımız görgü ve terbiye kaderi böyle tanımlamıyor. – Kaderi bu haliyle tanımlayanlar, kaderi kendi çıkarları için kullanıyor. Kendi çıkarları, egemenlikleri ve kendi sistemlerini sürdürebilmek için bu kader lafını kullanıyorlar. Dolayısıyla dinimize de iftira ediyorlar. İnandığımız, yüce Allah’a da iftira ediyorlar.

– Halk birazcık hareket etsin. Biraz kendine gelsin. Biraz düşünsün, düşünsün. Sadece domates, biber fiyatıyla olmaz. Biraz düşünsün. Bu ülkeye hepimiz için diyorum, halk buranın sahibi, mülkün malı. Halk biraz ayağa kalksın. Biraz şuurlu hareket etsin ki, bu ülke bu badireleri atlatabilsin. Halk olmadan, halkı devreye sokmadan biz kendi kendimize bir şey yapamayız. Halk niye bilmiyor? Halk her şeyi de biliyor. Kendi çocuğunu okula verirken 100 okul geziyor, 500 tane öğretmeni kontrol ediyor, doktora giderken 15 tane doktoru kontrol ediyor, kalksın artık, biraz bilinçli olsun bu halk. İçim yanıyor benim de. Hayatımızı verelim halkımız için çalışıyoruz ama bu halk da bir adım atsın. Bu haliyle kalma durumunda değil, hakkı yok. Biraz kalksın ayağa. Ne oluyor, kim ne yapıyor diye mülküne sahip çıksın ya. Başka türlü bir yere gidemeyiz. Halka rağmen, halk olmadan ne yapacağız biz yani? Nasıl olacak bu iş?

– (Erdoğan’ın Hatay’daki sözleri hatırlatılınca) Şu cümle doğru: ‘Merkezi yönetim, yerel yönetim ve halk el ele, kol kola, omuz omuza iş birliğiyle, güç birliğiyle hareket ederse o kenti depreme hazırlarız.’ Hükümete rağmen sadece yerel yönetim o kenti depreme hazırlayamaz.

– İstanbul örneğini al, hükümet ile belediye didişirse İstanbul’u depreme hazırlayamayız. Bu iş birliğini, güç birliğini siz bana oy verirseniz, ona oy verirseniz sağlarım ben bilimsel olarak onu duymak bile istemiyorum. Umarım onu kast etmemiştir söyleyenler.

– Kimi kentler fay kuşakları üzerinde ve bunun farkında değiller. Kenti yöneten vali, belediye başkanı, altından canlı fayların geçtiğini bilmiyor. Barut fıçısının üzerinde oturuyorsun, haberin yok. Depremler her zaman olmuyor. Depremlerin bir oluş periyodu var. Olduğu zaman iş işten geçiyor. Kimisi 50 senede, kimisi 250 senede, kimisi 2 bin senede. Hangisinin zamanı dolmuşsa deprem üretiyor.

Kuzey anadolu fayı üzerinde, mesela İstanbul’dan başlayalım. Tekirdağ’dan başlayalım. Daha doğuya doğru geldiğiniz zaman mesela hemen Gölcük’te o son depremlerin olduğu yerler Kocaeli, Adapazarı, oradan git Tokat’ı, Erzincan’ı, Bingöl’ü… Bunların hepsi fayın üzerinde bulunuyor. Doğu anadolu fayı, zaten kendini gösterdi. Bingöl’den başlıyorsun, Elazığ, Malatya, Adıyaman. Denizli, İzmir fayın üzerinde. Bodrum oralar hepsi fayın üzerinde. Muğla fayın üzerinde. Manisa fayın üzerinde. Aydın fayın üzerinde. Gerçekten fayın üzerinde bulunuyorlar.

– Bütün siyasiler, Allah’tan siyaset üstü tavrımı biliyor. İşe bilimsel bakıyorum. İBB bir kitap yayımladı. O kitapta da yazarım, hem de editörüm. Kanal İstanbul’a asla siyasi olarak bakmıyorum. Bilim insanı olarak yer bilimci olarak, Kanal İstanbul doğru mu, değil mi diye bakıyorum.

– Kanal İstanbul’un geçtiği güzergah içinde canlı, aktif faylar var. Bu faylar, Sarıdere Barajı’ndan başlıyor. Küçükçekmece’nin kuzeyindeki barajın oradan başlıyor, geliyor Küçükçekmece’nin içinde var. Küçükçekmece’den geliyor, Marmara Denizi’ne. Marmara Denizi’nin kıta sahanlığını kesiyor. Oradan kıta yamacı gelip deprem üretecek Kumburgaz fayına bağlanıyor.

– Deprem olduğu zaman bu faylar tetiklenecek. Orada kanal falan bırakmazlar. Kanalı hallaç pamuğu gibi atarlar. En azından Sarıdere Barajı’na kadar ve orasını deniz alır içine. Oraya kaybedersiniz kökten.”

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.